31 Ocak 2013 Perşembe

11. Gün / Uçak Kalkıyor

Bir günü sabahtan itibaren akşam 9buçuktaki uçağa göre nasıl nasıl uçak kalkıyor diye yaşarsın, gördüm:)

Bugün toplantı günüydü, alt yapı projecisi ile mimari proje ekibi şantiyeye geldi. Hem durumu görmek hem de sıkıntılar hakkında toplanıp çalışabilmek için. Benim asıl sorumlu olduğum kısım mimari projeydi tabi ama her türlü detaya hakim olmam gerektiği için bütün toplantı boyunca aktiftim. İlk başta biraz çekingen başladım. Son zamanlarda yaşadıklarımdan dolayı kendime pek güvenmiyordum. Dün bütün projelerin, detayların çıktısını alıp geldim eve ama fırsat olmadı çalışmaya. Ben de sabah ekip gelene kadar pür dikkat incelemeye başladım.. Bugüne kadar gözden kaçırmış olduğum şeyler olduğunu farkettim. Bazı noktalarda açıklar buldum, bazı yanlışlar buldum, notumu aldım.

Toplantı altyapı ve elektromekanik konularının sıkıntılarıyla başladı ve bir daha durmadı, bir yandan- ki günün büyük bir bölümü bununla geçti- yağmur inişlerini konuşuyoruz, bir yandan elektrik hatlarının çaplarını..

Öncelikle belirtmek isterim ki mimari grubun da ilk marina ve suya bu kadar yakın yaptığı proje olmasıyla, 0.00 kotunda biten bir proje çalışması yapmasının zorluklarını hep beraber görüyoruz. Ve belirtmek gerek ki yağmur inişleri bu noktada ciddi sıkıntılar doğuruyormuş. Sonunda bir çözüm bulduk mu evet, ama o çözüme gelene kadar da baya bir sıkıntı yaşadık.. Denizin bu kadar yakınındayken med-cezir hesaplanmalıymış ve yağmurlu günlerde su 40 cm e kadar çıkarmış.. Saha ekibimiz temel dökmeye çalışırken bunu test edip onayladılar :) Bu testten sonra da benzer bir çalışma daha yapmak istememek de hakları bence, deniz suyunu sondajlamak kadar saçma bişi yok sanırım!

Yağmur suyunu hallettikten sonra, altyapı borularını nereden geçireceğimiz sıkıntı oldu, 'suya denk geliyorum' cümlesi altyapıcının ağlamaklı cümlesiydi. Projede ya havuza denk geliyorlar ya da zemindeki deniz suyuna.. Bir ortasını bulamamışlardı, ta ki tamamen dışarı taşıyana kadar. Bu çözüm aslında ilk önerilenlerdenmiş ama anca anlatabildiler dertlerini ve onayı aldıkları gibi imza istediler :) sorumlu kişi de 'tavuk şaşkınken yenir' diye bi cümle kurdu. Bu kadar da duruma hakimler yani :)) -böyle bir cümle de ilk defa duydum ama güzelmiş-

Sorumlar bazen sakince bazen sesler yükselerek bir şekilde çözüldü ya da çözüleceğinin sözü alındı. Önceki günden aldığım çıktılar ve sabah yaptığım çalışmalar beni duruma hakim bir noktaya getirdi ki bundan çoook memnunum. Dün hatta buraya geldiğimden beri yaşadığım sorumluluk kaynaklı kendine güvensizlik ve stres her verdiğim cevapta, her önerdiğim çözümde, her açıkladığım detayda biraz biraz kayboldu..

Ben bunu yapabileceğimi biliyorum, biliyordum ama aldığım sorumluluk sadece 6 ay önce mezun olmuş biri olarak gözümü korkutuyordu. Ben yeni mezunum ve hala 'mimarım' demeden önce dilime 'mimarlık öğrencisiyim' demek geliyor. Ben daha bu ünvanı almaya alışamamışken, bana bu kadar güvenilmesi sanırım beni biraz endişelendirmişti ama bugün gördüm ki sıkı çalışırsam altından kalkamayacağım bir şey değil. Çok tecrübeli, titiz ve çalışkan bir ekiple çalışıyorum. Hep birlikte bunun altından başarıyla kalkacağımıza inanıyorum.

Bu kadar duygusallık yeter:) Mimar hanımlara sahayı gezdirirken -biraz çamur banyosu biraz batakta yürüme çalışmaları eşliğinde- bir kez daha farkına vardım, bu şantiye küçük ama hızlı ilerlemesi dolayısıyla aslında başlı başına bir ders gibi. Aynı anda herşey birden ilerliyor. Bir yandan yıkım yapılırken bir yandan beton dökülüyr bir yandan dolgu yapılıyor bir yandan duvar örülüyor.. Aynı anda bir çok uygulamayı birden görebiliyoruz ve bence bu açıdan çok şanslıyım ! Hoş diğer şantiye stajım da buna benzerdi ama olsun burda daha içindeyim o yüzden daha kıymetli!



Bugün hoş sohbetler ile güzel bir gün geçirdik ve sabahtan hesaplandığı gibi uçağa yetişmek için koşarak çıktılar.. Neyse bu sefer sıfır sonuçla 9 saat geçirmemiş oldular en azından:) 8 saatte neredeyse sorunların hepsine bir çözüm bulundu. E tabi herkes sonunda mutlu :))

10. Gün / Kızsaydın Be Hocam

Bugün pek bişey yazabileceğimi sanmıyorum..

Dün hiç rahat bir uyku uyuyamadım, bana kurulan o ufacık cümle ne etki etmiş meğer bana, ama üzerine yapılan konuşma daha bi içime işledi.

Bana sadece 'nasılsın' dedi.

''Bir sıkıntın mı var?

Yapabileceğim bir şey var mı?

Aklına takılan bir şeyler mi var?

Napabiliriz?

Sen bunları yapabilecek birisin

Biz sana güveniyoruz

Sayende bu projenin altından başarıyla kalkıcaz..''



Keşke kızsaydı ya da ne biliyim, ama böyle söyledi ya, ben zaten biliyordum ama bişi takıldı boğazıma düğümlendi..

Ben de dedim 'yapabilirim, biliyorum' peki ama neden yapamıyorum..

not düşmek istiyorum bu konuda; dikkatsizliğim üzerimde, ama bu kadar çok olunca sıkıntı yaratacak bir noktaya geliyor.. Herkes heryere hemen uyum sağlıyamaz kabul ama bu da çok oldu be Burcu...

9.gün / Okey Gecesi

Günün sonunda başlamalıyım bence anlatmaya..

Okey oynayası geldi bizim ekibin, 4leyelim dedik 5 ledik :) Öğlen akşam aynı yemek olunca şantiyede aynı yemeği istemeyenler olabiliyor, e bişiler pişirelim ortaklaşa dedik, marketten donmuş köfteler ekmekler soğanlar alındı, yemeğin pişirileceği ve yeneceği daireler hazırlandı.

Öncelikle yemek yapılacak daire yi karıştırdım ve kendimi rezil ettim demek istiyorum.. Ya da neyse vazgeçtim anlatmıyım onu :)

Köfte ekmeklerimiz ve yanına aldığımız pastalar ve Moldova ya yeni uğramış bir arkadaşın stoğunu bizimle paylaşması, bitmek bilmez şantiye hikayeleri ile keyifli bir akşam geçirmiş olduk. Gecenin ortasında aslında çok geç değil ama işten çok sonra proje müdürü aradı, ytong siparişleri ne oldu diye sordu, bilgisayarımın yanımda olup olmadığını sordu - olsaydı çalış gönder- diyecekmiş.. Masaüstümü seviyorum dedim o noktada-benim biricik Hp m-

Şimdi o ytong meselesine gelirsek; ben sandım ki o duvarlar dümdüz örülür. Kalınlıkları ne gösterildiyse odur. Hayır efendim değilmiş.. yani ben projeyi inceledikçe olmadığını gördüm.. Tek katlı amaan atölye yapıları ne olabilir ki dediğim her yerde, bir aks üzerinde en az 3 ayrı detay olduğunu gördüm. 50 lik duvarı 25+25 hesaplamak, 45 lik duvarı 15ytong+15boşluk+15ytong şeklinde ölçmek, süs duvarı yükseliği, kiriş kalınlığı derken yapacağım ufacık metraj oldu bir curcuna, dağ gibi büyüdü önümde.. Neyse elimizde sadece projenin bir bloğunun  bitmiş mimari projesi mevcut ve ben o kısmın ki bahsi geçerse bu ne diye şaşırmayın diye belirtiyorum 'Çekek bölgesi'nin ytong metrajını bitirmiş ve excel sıkıntılarını hallettikten sonra ee şimdi napılcak olmuştum. Bütün benim bu işlerimi bitirmem akşam saatine denk geldiği ve imzalatmam mümkün olmadığını düşünmem(yanlış kişilere imzalatacağımı biliyormuşum) dolayısıyla ben ertesi sabaha bırakmıştım bu işi.. İyi mi yapmışım hayır, keşke mail atıvereymişim ya da daha erken bitirseymişim...

Proje müdürümün bu telefonu beni fazlasıyla etkiledi, aslında olacağıın bildiğim bir şeydi ama nedense işten çıkınca sanki o işin yarım kaldığının sıkıntısı iş te kalacak gibi geliyordu bana, oysa ki o telefonla peşimi bırakmadı.. Benimle geldi yemeğime geceme yatağıma kadar..

Siz siz olun bugünün işini yarına bırakmayın, bu işten geç çıkmak, sizi bekleyenleri biraz daha olsa bekletmek demek olsa bile.. Çünkü imalatın olduğu yerde malzenin hesabı -mimari kısımda- sizin çalışmanıza baktığında, herkesin beklentileri sizin üzerinizde yoğunlaşmış oluyor ve beklenilenin ertesi sabaha kalması; onlar için 1 gün kaybı gibi yaşanıyor..

Böyle anlatınca bi an sanki azarlanmışım da dünyayı yıkmışım gibi konuştum da değil aslında, bana sadece söylenen 'o zaman sabah 8buçukta bana o mail gelmiş olsun' ama o bana yetti!

Belirtmeden geçmeyeyim, biz yemekten ve sohbetten o kadar keyif aldık ki, saatlerce otursak da okey oynayamadık.. Sevgili okey kutumuz yine kutusu bile açılmadan rafa kaldırıldı. En yakın zamanda kendisiyle görüşmek ümidiyle :)

8. gün / Ehliyet İçin Teşekkürler!


Buraya gelene kadar 4 ayda inşaat yapmak imkansızdır, derdim. Bence hala haklıyım ama bu şantiyede yetişcek ben buna inanıyorum.. Çünkü bütün işler uçuyor. 2 günde farkedilir bir değişiklik olmaz diyorduk fotoğraf çekimleri için, 2 gün çıkmadık gördük.. 

Her gün fotograf için belirlediğimiz çekim noktasını değiştirmek zorunda kalıyoruz, sürekli büyüyor ilerliyor inşaat. Sürekli daha çok kamyon gelir gider oluyor, iş makinaları artıyor, yollar ve çalışma sahaları değiştiriyor.. Anlıyacağınız şantiye kendi başına her gün yenilenerek yaşıyor.

Bir gün grobetonu dökülen yer ertesi gün bir ucundan yalıtımına başlanıyor, ertesi gün donatıları konuluyor, bir sonraki gün betonu dökülüyor. Bir yandan kolonların kalıpları takılıyor,donatıları hazırlanıyor..işler çok çok hızlı ilerliyor.

Beni hala en çok etkileyen şu dubalarla çakılan kazıklar.. Tamam kabul ediyorum aslında karada yapılışını gördüğümde de ilgimi çekmişti ama nedense suda daha bi değişik geliyor.

Bu sahaya çıkışımda bir değişiklik gördüm, dubayı bağlayan halatlar beton bloklar yerine yandaki binanın kolonlarına bağlanmış. Sonra deniz işleri sorumlusuyla yapılan görüşme geldi aklıma, sondaj makinası o gergiler arasına denk geliyormuş diye o halatları açığa alacaklardı ama açıkçası böyle bir çözüm düşünmemiştim. Görünce de mantıklı geldi, rüzgarlı havalar olmadıkça..

Bu kazıklar en çok sıkıntı yaratan noktalar projede, çünkü iyi bir zemin araştırması yapılmadan projelendirilmişler. Kazıklar sağlam zemine ulaşana kadar duba daki fore kazık aletiyle çakılıyorlar. Ancak çakılan zemin doldu zemin ve dolguların bir kısmı kaya olduğu için, kazık kayaya denk geldiğinde kendini atıyor. Kaya parçacıkları istenileninin dışında noktalara kayıyor ve çıkarıp yeniden sokulmadan düzeltilemiyor ki çıkarılsa bile yine kayaya sokulacağı için yapılacak pek de bir şey olmuyor, bir daha bi daha uğraşıyorlar.. Hele ki rüzgarlı bir günse dubanın sabit durması zorken, kazığı sabit bir noktaya çakmaları bence mucize.. Haritacı arkadaşlara kolay gelsin diyorum.. Ellerine gözlerine ve sabırlarına sağlık..

Bugün sahada dönüş yolumuzu dışarıdan yani aslında diğer cepheden yapalım dedik ki iyi ki öyle demişiz. Bataklıktan yaptığımız ilerlemeyi bir de dönüşte yapabileceğimize pek inanmıyordum. Dışardan dönerken bir şeyin bir daha farkına vardım, kocaman yazan 'çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz' yazısı çok gerekli.. Bizim şantiyenin yarattığı pislik her yere yayılmış durumda, e bi de binalar yola bu kadar yakın yapılınca, durum biraz da mecburiyet oluyor..

Daha temiz çalışmalar yapılan projelerde görüşmek üzere diycem de toprak ve yağmur ikilisinden daha iyisini beklemek olmaz sanırım...

Günün olayı gece yatarken babama attığım mesaj oldu; ' bana 18 yaşımda ehliyet aldığın ve her fırsatta zorla da olsa araba kullandırıp, gerçekten öğrenmemi sağladığın için teşekkürler '
Olay da şurdan çıktı; bir aracın oto yıkamaya götürülmesi gerekiyormuş e benim de zaten araçla çıkıp kurutemizlemeden eşyalarımı almam gerekiyordu, Burcu yla 2 araba gitsek, ben onla dönsem dedi idari işlerdeki adam, proje müdürü kapıdan şöyle bir baktı ehliyetin var mı diye, var dedim var daaa dedi.. O mesajın hakkı o zaman geldi '5 yıldır kullandığım bir ehliyetim var' dedim :)) Thanx to my father demek istiyorum yine ve yeniden:)) Havam iyi oldu hani :p





28 Ocak 2013 Pazartesi

7. gün / Beşiktaş'ım Benim

Beşiktaşım benimmm , biricik sevgilimmm söyle senden başka kimim var benim!!



Pazar gününe , pazarlara yakışır bir kahvaltıyla başladık. Madem her gün iş günü günleri birbirinden ayrımak için ben farklılıklar yaratayım dedim ve elbise giydim azıcık daha süslendim ve öyle çıktım. Üzerine bir de yeni kahvaltı yerimizde keyifle uzun uzadıya dolu dolu bir kahvatı edince-öğle yemeğinde henüz acıkmamıştım- gülümseyerek başladım güne! Yaşasın pazar kahvaltılarııı!!!!

Bu kadar fanatik değilim ya da evet biliyorum dün aslında yenildik.. Ama olsuunn kardeşlerim sağolsun fanatikmişim gibi rol yapabilecek kadar ilgim ve bilgim var :)

Girişten de anlayacagınız üzere maça gittik. Anneme maça gideceğimizi söylediğimde 'ay kızımm sen öyle maçlara falan gidicek insan mıydın, sen fötür şapkan topuklu deri çizmelerinle geziyor olmalıydın' diye bir tepki almış ve buna alınmış olsam da... (sanki istanbuldayken hergün topuklu ayakkabıyla geziyodum, sanki burda peşmergeyim!)

Neyse dün maç bahanesiyle dışarı çıkmayı başarabildim! Toplu hareket etmenin sıkıntılarıyla birlikte geç de olsa çıktık ve önce yolda bahane olarak ele aldığımız (aslında gerçekten gerekli olan) çizmelerimizi aldık -şantiyede hafif de olsa topuklu beyaz yağmur çizmesi giyeceğim bakalım nasıl olacak-

AVM den çıkınca direk Liman köftecisine gittik, Beşiktaştaki Çıtır Köfte de olduğu gibi iskender tipli köftelerden yedik ama gerçekten başarılıydı bizi oraya götüren tavsiye edenlere çok teşekkür ettim. Yemek fiyatları çok uygundu hem de doyurucu ama yanında bişi içmek pek uygun değilmiş, 2 içeceğe yemegin katı para verdim ama keyfine değdi ya ses etmedim ondan.

Ben maçı zaten bahane etmiştim diyorum ya, 20. dakikasında çıktım mekandan sevgilim yanımda -telefonda- marina kıyısından dolanmaya başladım, D&R, Carrefour falan görünce mutlu oldum nedense:) Görmemişim olmuş da kudurmuş derler ya o misal oldu.. (yüzüklerin efendisi 3lemesini özel tek cilt yapmışlar baya kalın ama alınası bişi gibi duruyodu, o sırada paraya kıyamadım ama aklımda). Sonra diğer beşiktaşlı da sıkılmış olmalı maçın 2.yarısında çıktı hadi gel biz gezelim dedi bu sefer de Bodrum un içine doğru gittik benim gezdiğimin diğer tarafına. Bildiğim daha önceden gezdiğim yollara geldik, sokaklardan geçtik, çoğu yer kapalı tabi kış sezonu olunca ama şansımıza bu kadar güzel olan havada soğukluğu içime çekerek gezmek oralrda ve sonrasında kıyıya çarpan dalgalarında sesi eşliğinde sıcacık bir çay yudumlamak harikaydı!

Dönüş yolunda saat daha erken diye bişeyler daha yapalım dediler, Midtown da bowling oynamaya karar verdik. Ben sonuncu olmanın benim için garanti olduğunu bilerek girdim ama kendimden beklenmeyecek bir başarıyla sonuncu oldum, arada pek fark yoktu ve kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Keyifli bir ortam oldu, çekirdek bir grup olmamız da bu açıdan iyi oldu bence, kalabalık olsak bu kadar keyifli olmazdı muhtemelen. Çıktığımızda Avm kapanmıştı artık diye aracımız kapalı otoparkta mahsur kaldı, bu bahaneyle baya dolandık içerde-dışarda.

Dönüş yolunda herkes çok yorgundu, ben aptal bir sırıtışla izliyordum yolu.. Hava daha aydınlıkken yola çıkmış ve o daracık sokaklardan doyasıya keyif almıştım şimdi ise karanlığın ve cılız aydınlatmaların tadını çıkarıyordum.

Eve -aslında normale göre çok da geç olmayan- bu geçirdiğim haftaya oranla baya geç bir saatte geldik, mini bir elektrikler mi yok krizinin ardından yatağıma girdim ve bir haftanın üzerimde bıraktığı yorgunluğun içimden akıp gitmesine izin verdim.

İnişli çıkışlı bir ilk hafta oldu benim için- e öyle de olması beklenirdi zaten-. Ama kapanışı güzel olunca çok da dert olmadı. Alışabilirim galiba buraya ama daha çok dışarı çıkıp enerji depolamam gerek!

6 gün / Ko-or-di-nat

Bugün burada Cumartesi
Ben senin saçlarını
Suçlar bakışlarını
Geveze susuşlarını
Bile özledim...

Bugün orda da Cumartesi miii
Sen de beni benim gibi özledin mi??

Bugün sabahtan yüzümde bir gülümse eksikliği ile uyandım sanırım..
Akşamı keyifsiz bitirdim, belki biraz özlemden belki de gerginlikten bilmiyorum.. Aslında çok farkında değildim bunun ama daha günaydın derken niye bugün neşen yok sorularıyla karşılaştım. Yorgundum , çok yorgun, bütün gün esnedim.. Ama aslında uykumu da almış olmalıyım.. Bu noktada farkına vardım enerjimin kendimi kişisel olarak besleyememekten kaybettiğimi.. Ben çok şey yaptıkça fiziksel olarak yorulsam da içsel olarak canlanıyorum ve buraya geldiğimden beri fiziksel olarak zaten yoruluyorken, içsel olarak beni besleyecek bir şey bulamıyorum. Bana buranın ağır gelmesi ondan.. Farklı bişeyler yapmam gerek derken, şımarıkça ya da memnuniyetsizlikle söylemiyorum bunu, gerçekten su gibi hava gibi uyku gibi bi ihtiyaç olduğu için söylüyorum.. Benim için böyle yani..

Hava yağmurlu, kasvetli içerisi de dışarısı da.. Saha ya çıkmak yemedi kısacası.. Her yer leş gibi çamur.. Dışardan gördüğüm kadarıyla yine hızla ilerliyor işler. Herkes ıslandı, herkes üşüdü. Ben de kendimi zorlamadım ondan, hoş ofis işleri de baya oyaladı, orası ayrı.

Harita teknikerlerinden beri, ilk günden beri koordinatsız çalışan mimarların yaptığı çizimlere 'resim' diye bir vurgu yapıyor. Onu anlıyorum ama onun her resim deyişi, bana dokunuyor. Özellikle de bir planlama ofisinde çalışmış, koordinatını kaybetmesin diye o ayarlarla uğraşmış biriyken ve bu proje benim kendi projem değilken.. Bu şartlarda, onların istediklerine biraz daha önem veriyorum, onlar da benim istediklerime dikkat etmek durumunda kalıyorlar. Bu konuda çok şükür ki şanslıyım ve mimar şantiyede kıymetli bi yere sahip ya da en azından ben burda öyleyim. O kadar beklemişler ki bi mimar gelsin diye, ben gelince el üstünde tutulur oldum. Bu arada kıymetli derken en çok şey beklenilen olduğu için olmalı diyorum çünkü bi yandan da en çok küfrü yiyenler de mimarlar oluyor..

Bir projenin 2 etaplı oluşu ve her iki etabın ayrı projeler gibi yapılması ama devam mış gibi görünmesi istenmesi cidden sıkıntı... İskelelerin hizası birbirini tutmuyor.. Çalışan ekipler bir öncekinin işlerini beğenmiyor.. Daha doğrusu bence çalışma sistemi evrensel bir olay olmaığı için anlamıyor.. Zaten çok iyi etüd edilmeden girişilen bir iş olduğu için uygulamada karşılaşılan hiç bir şey beklendiği gibi olmuyor..

Her yeni işle bir öncekinden öğrendiğim aslında ne kadar çok şey olduğunu görüyorum. En saçma gördüğüm şeyler bile bana bir fayda olarak dönüyor.. Tabi bu da aslında zaman kaybı değilmiş etkisini güçlendirerek beni mutlu ediyor :)

Koordinatlı çalışan mimarlara selam olsun.. Çalışın-çalıştırın-çalışalım!

27 Ocak 2013 Pazar

5. gün / Biricikim benim Hp'm

Bazen elinizin altında bir tanıdık ararsınız, he çok iyisi gelirse belki aramazsınız ama ben günlerdir kullandığım fareden sonra kendi faremi çok özlemişim!

Dün bilgisayarım gelmişti ama bi fırsat bulup paketinden çıkaramadım. Bi de tam elimi atıyorum kutuya biri diyor ki bilgi işlemdeki adamı çağır, gidiyorum onu çağırır mısınız diye, bu sefer o dönüyor kendiniz kuramıyor musunuz diye... Böyle dar alanda kısa paslaşmalarla birlikte ben bu sabah bilgisayarımı kurdum. Kurdum ama internet yok.. Öyle yaptım böyle yaptım yok. Bazıları ethernet kablosunu takmalısın dedi. Hani pek anlamıyor olabilirim bu işlerden ama o kadar da değil ! demek istiyorum izninizle! Neyse pek tefriş etmek istemeyen bilgi işlemdeki eleman (adını vermek istemiyorum) geldi. Bir havalar bir tafralar, sanırsın görücüye çıkmış kız. Bizler sizler geleceksiniz diye 3 bilgisayar aldık,şimdi yatıyor onlar , aynı ekrandı zaten, çok da iyiydi diye söylenip söylenip duruyordu; ta ki kasamı görene kadar. Bu bilgisayar çok iyiymiş ya dedi, o dakika merkezdeki IT cimizi gidip öpmek istedim :) teşekkürler Sinan Bey bana bu mutluluğu yaşattığınız için demek istiyorum! Neyse dedikodu bi yana 45 dakka oturdu bişiler yaptı - o da ilk kabloyu çıkarıp taktı ben denememişim gibi-  sonunda biricik bilgisayarıma yaşam suyu internet geldiiii... İnternetle kendine gelir sandım ama yok ben size diyim benimki şantiyeyi sevmedi, durup durup naz yapıyor bana..

Bugün bir yandan da yeni görevim olan proje çıktılarını hazırlama (tekniker işten ayrılınca payı düşen bu oldu) işimde plot ayarları ile ilgili sıkıntı yaşadım. Çok sağolsun arkadaşlarım yardımcı olmaya çalıştılar ama başaramadık neyse ki son anda ayarları kurcalaya kurcalaya var olanları boza boza bi yolunu bulduk da hallettik. Artık 90 cm standart ene sonsuz uzunlukta (bu kısım yalan çünkü bi kaç paftadan sonra kağıt bitiveriyor) çıktılar alabiliyorum. Neredeyse hergün statik projeler revize olduğu için, her revizede 2 takım hazırlayıp (yağmurlu günlerde 3 5 artık allah ne verdiyse) imzalatıyorum. En başta nolcak ki diyordum kendime, ama şimdi neden bunca zaman plotter dan uzak durmaya çalıştığımı bir kez daha hatırladım. 
Neyse ben mimar hanımım o kadar yüklenemezler bana, ama ama ama proje katlamak başlı başına bir sanat. Bana zoraki olarak öğretmeye çalışan eski iş yerimin çalışanlarına teşekkerü hak bilirim... Öğretmeyi başarabilmişmiydiler, onlara göre hayır, çünkü onlar tam A4 dosyanın içine giricek, jilet gibi katlar yaparken (elle), ben anca burda sahada ellerine tutuşturmak için yetecek kadar öğrenebilmişim:)

Bugün sahaya çıkamadım ama bir bildiğim var, yarın çok şey değişmiş olacak...

24 Ocak 2013 Perşembe

4. gün / Ders 483932772772...

24.01.2013

Bugün çok şey öğrendiimm :))

Kazıklar nasıl çakılırmış, haritacılar sahada ne iş yaparmış, grobetonu dökülen yer neden delinirmiş!

Bugün gözüm artık alıştı sanırım sahadaki karışıklığa, bu sefer yapılanlar ilgimi çekmeye başladı.
Sahada dolaşan total-station taşıyan ekipleri görüp, boş arazide ordan oraya ölçüm yapmalarına bi türlü anlam veremezdim. Ta ki kazıkların çakılması esnasında neden ve nasıl uygulandığını görene kadar.
Biraz şanslıydım tabi, bana bunu sabırla anlatacak arkadaşlar vardı işin başında.
Olay şuymuş, kotu bilinen noktadan itibaren nokta taşıma işlemi yapıyormuş bu kişiler, o baz istasyonu denilen alet de aslında çok hassas ve hesaplama işlemleri yapabilen bi lazer metreymiş özünde. Noktaları taşıyarak baz istasyonunu yani asıl aleti konumlandırıp, ayarı (zoom lama gibi bi şekilde) yapıldıktan sonra, (benim gördüğüm kazıklar içindi) aksında oldugunu anlamak için merceğinden bakılarak, mesafesi yani bu şartlarda koordinatının belirlenmesi amaçlı da ölçüm cihazındaki değerlere bakılarak yönlendirme yapılıyormuş. 12 cm sağa kaydır diyo ölçümün başındaki, koca kazık borusunu taşıyan dubadakiler de o kadarı kalsa olmaz mı pazarlığı yapıyorlar ve çakma için iksada da kullanılanın denizde duran versiyonu olan basınçlı bişi vurmaya başlıyo.. Ben hemen ordan kaçtım sesler yükselince, ama en azından total-station ın bildiğimiz üçgenleme metoduyla yerleştirildiğini sonra da bildiğimiz lazer metre gibi çalışıtığını öğrenmenin mutluluyla birlikte:)

Bitmediii hadi kazık olayını öğrendim diyorum bu sefer çizimi geldi önüme, ne aralıklarla, nasıl bir paspayıyla, ne ölçülerde (boruların çapları inç ölçüsüyle hesaplanıyomuş mesela) kullanıyoruz nasıl çizilir ve nelere dikkat edilir.. Bu sefer de onları öğrendi haritacı ve mühendis arkadaşların yardımıyla..

Sonra sahada ilgimi çeken bir başka şey de demirlerin dairesel kolon için bükülüşünü görmek oldu. 2 usta alıyo demiri, taktırıyo bi kenarını dönen dairesel aletin deliğine, sonra da sarılsın etrafına diye sıkı sıkıya asılıyolar, sonunda da 2si de uzaklaşıp bırakıyolar demirin ucunu kendini fırlatıyo demir ama çogunlukla eğrilmiş halde kalarak. Sonra o eğrilmiş demiri çıkartıp bir yenisine geçiyorlar. Eğrilen demiri ise başka biri alıyor ve dikine daha kalın demir çubuklara tellerle bağlayıp hazırlıyor. Bu parçalar da birleştikçe kolonun donatılarını oluşturmuş oluyor.

Bugün ki ders sayılabilecek son şey de beni baya şaşırttı. Bir bölgenin grobetonu dökülmüştü ben geldiğimde ve sonra da yalıtımı başlanmıştı önceki gün. Yalıtımın henüz başlanmadığı kısımda ise, kürekle birileri grobetonu oyuyordu. Napıyo ki bunlar dedim ama geçtim gittim, dönüşte ise daha şaşırtıcı bi tabloya tanık oldum, grobeton dökülmüş alana kepçe girmiş, adamların küreklediğinin bir kaç metre ilerisini kırıp deliyor, şaşkınlıkla izleyip ofise döndüm ve döndüğüm gibi sorumlu kişiye sordum sebebi ne diye, aldığım cevap beni tatmin etti.
Saha işler projeler son haline ulaşmadan ilerlendiği için, ileriki aşamada alnınan bazı kararlar zaten yapılmış olan işleri etkiliyor. Buradaki durum da buna bir örnek; bölgenin grobeton yüksekliği binaların temeline göre hesaplanıp dökülmüş. Ancak havuz ekipmanının ihtiyaç duyduğu derinlik son gelen projelerde gösterilmekte ve bırakılan mesafe bunun için yeterli olmamış. Bu sebeple sonradan öğrenilen derinlikler grobeton delinerek orda bir çukur açılarak (ekipman alanı) oluşturulacaktır.

tamam tatmin eti derken anladım anlamında dedim bunu.. tabi ki de tatmin etmedi ama burda olsanız ve nasıl projesiz bir proje yapıldığıı görseniz siz de hak verirdiniz.. para herşeye çözüm değil, bunu parası olan iş verenlere söylemek gerek.. para kararların kendi kendine verilmesini sağlamıyor ya da para betonun daha hızlı priz almasını sağlamıyor.. neyse projenin sonu gelsin de görelim:)

Bu akşam erken çıkasım vardı, gezesim göresim falan, olmadı, herkesin işi uzadı, birçoğu akşam yemeğine bile gidemedi, bu yüzden de hep beraber pideciye gittik. Ben yemek yemiştim diye tatlı bişiler istedim. Benim gibi yemek yemiş olan egeli biri daha vardı, tahinli pide yi önerdi, alla alla nasıl bişidir falan derken değişiklik her zaman iyidir diyip siparişi verdik. Biraz geç geldi ama bildiğiniz tahinli pide geldi, bildiğiniz derken, hani tahinli pide diyince aklınıza ne geliyorsa o! Lahmacunda et yerine tahin konmuş :)
Biraz ağır bişiydi, zaten tahinin kendisi de beni çabuk keser ama başarılıydı..Hafif acıkmış ama tatlı istediğiniz bir anınızda aklınızda bulunsun güzel bir seçenek olabilir :)

Eve döndüğümde sadece pideciye gitmiş olmanın beni kesmediğini gördüm!
Proje müdürüyle falan oturup sohbet etmek güzeldi ama ben çarşıya çıkmak istiyorummmmmmm!!!!!!!

3.gün / Kandil Simidi




23.01.2013

bugünün özeti kontürüm bitttiiii olucak sanırım..

şöyle ki bugün teklif alma işlerine giriştim.
tabi bunun için önce mimari grubu arıyıp ona sorularımı sordum, detayları ögrendim bulmaca gibi olan projeyi çözdüm (galiba).. sonra firmalara proje paketi hazırladım, firmaları teker teker arayıp iletişim adreslerini alıp, onlara mail attım. üzerine bi onlar beni aradı bi ben onlara geri döndüm projeleri baştan sonra tekrar tekrar anlatıp, sıkı pazarlıkçı yanımı ortaya koyup görüşmeleri tamamladım...

sonuç ne olacak göreceğiz bir iki gün içerisinde...

ofisin bi çalışanı ayrıldı, onun yerine geçtim ben de. kendi firmamın çalışanlarının yanında olmak iyi oldu. sahadaki olayları, toplantıları daha bi yakından takip edebiliyorum böylece.. bir başka odada olmak bile farkettiriyomuş. şefin gelecek olan konteynır ofise geçme isteğini şuanda daha iyi anlıyorum.
hani hemen şurası diyosun ya o iş öyle değilmiş işte..

neyse benim yerimi değiştirmesinler de, konteynırı seveceğimi hiiiç sanmıyorum!

bugün genel bi toplantı vardı. kaba işler ince işler kazıklar herşey konuşuldu.. marina projesi olmasının benim için ilginç olan bir yanı da hakkında hiiç bişi bilmediğim bi çok şeyi görüyor olmak oldu. aslında iksa ekipleri çalışırmış kazıkta falan ama sonuçta benim için ilginç şeyler.. dalgıçların yol gösterdiği bi proje değişik oluyo gerçekten.. düşünsenize adamlar benden de alakasız olaya ve yönlendirmeye çalışıyorla r işleri.. hoş zaten bu kadar kısa sürede bitirilmesi beklenen bir işten ne hayır çıkar bilemedim.. geçen sene yapılan duvarların taşları düşüyor(ona bi çözüm bulmam lazım), temelin yalıtımı yagmurlu bi günde yapılıyor falan.. pek mantıklı işler değil aslında ama bana sorarsanız işin aslı da bu. parası olan paranın herşeyi yaptırabilceğini sanıyo ya yapılıyo işte.. kabası yalandan, incesi boyamadan.. peh!

neyse bugün kandil.. kandil simidimiz eksik olmadı :) normal kandil simidimiz de vardı ama bu da şantiye kandil simidi olduuu:) 14 şubata hazırlanan bir fırından almışlar galiba:) tadı fena değildi. bugün yemek konusunda şanslıydık zaten. yıllardır balık pek tercih ettiğim bişi değildi ama bugün yemekte çıkan balık baya başırılıydı.. yanında da çok çeşit bişilerin olması da ayrı bi güzellik tabi. seve seve gittim yemeklere..
ama sanırım yüzüm pek sevmiyo bu yemekleri.. buraya geldiğimden beri minik minik sivilceler çıkmaya başladı yüzümde.. muhtemelen kötü yağ kullanıyor olmalarındandır. e bi de ben gelmeden önce sırf ızgara diyeti yaptıgımdan sabah kaymak ögle akşam yemeginde bol yaglı yemekler.. bi çözüm bulmak lazım buna da önce bi alışayım bakalım.. bol bol yeşilçayla dengelemeye çalışıyorum şimdilik.

bugün artık evden işe işten eve nin son günü olmasına karar verdim! bugünlük eve gidip duş alıp erken yatmak çok çekici görünüyo ama yarın yorgun olsam da çıkıcam dışarııııı.. bi çarşı insan başka bişi falan göriyim diyorum.. kendime farklı giyineyim diye bişiler hazırladım. neyseki arkadaşın ütüsü hala bende. gömleğimi ütüledim, saçlarımı yaptım, tırnaklarımı boyadım. heh şimdi kendime daha çok benziyorum:) yarın yine postalları giycek olabilirim, çamurda yürücek olabilirim ama olsun. belden yukarı bakınca daha bi bana benzicek:) üzerime şantiye yelegini alınca da ortama uyumlu görüncemmm:) tamam o zamaan sıkıntı yok.

bugün hiç bilgisayar televizyon falan açasım yoktu. sırf müzik olsun diye bi kanal açtım. çok uzun zamandır türk müzik kanalı takip etmemişim baya güzel şeyler çıkmış.. yani daha dogrusu zaten begendiğim şarkıcılardan bişilerin sıralanması da avantajım oldu tabi. müziği açıp ortalığı toparladım, duşumu aldım, kitabımı okudum sonra da uyumaya karar verdim. saat daha 10 ama olsuuunn dedim ki, iyi geceler mesajıma sevgilim aradı 10 dakka onla konuştuk, sonra tam onla telefonu kapatırken annem aradı 20 dakka da onla konuştuk.. derken yine 11 e bağladı saat. neyse bi yandan yeni kitabıma başladım, onu bitirene kadar yine bi kitap kurduna bağlarım ben , ama babam söz verdiği gibi bana kitap göndermezse kitapsız kalırım diye de o kadar hızlı okumıyım diyorum.. hmm aslında çarşıya çıktıgımda aklımda bulunması gereken bir alacak da kitap olmalı.. hep hali hazırda bitane bulundurmalıyım:) niyetine girersem bi şekilde bitiriyorum zaten! her güne bi film demiştim ama henüz kendimi ekrana baglama moduna giremedim.. bi de bişi daha farkettim, çekyat çok rahatsız çoook dar, o yüzden de keyif olmuyo orda.. yatak odasına alırsam bi yatagı film izleme yatagı yaparsam daha iyi olabilir gibi.. hmmm bunu aklımda bulundurayım bence :)



23 Ocak 2013 Çarşamba

2.gün / İstanbul a Özlem

22.01.2013

Peki kabul ediyorum, dün o kadar da kelebekli böcekli bi gün olmamıştı aslında.
Sebebi şantiyedeki ortam değildi aslında, söz verilen noktalarda lafı değiştirmeleri oldu. Eğer bi konuda acaba dediysem ve sorduysam soruma verilen cevabın sonradan değiştirilmesi ve bunu normal karşılamamı beklemeleri beni çıldırttı.
Neyse geçti, farklı noktalara odaklanıp, kendi çıkarıma olacak şeyleri görüp değerlendirmeye karar verdim.
Ama size bir tavsiye, eğer içinize bir kurt düştüyse sakınmayın! Üzerine gidin, kimse sizi sizden daha çok düşünemez. Kendi çıkarlarınızı korumayı bilmelisiniz ve meraklı görünmek, arada kaynamaktan iyidir!

Gelelim bugüne..

Merkezden masaüstüm hala gelmediği için benim emektar laptopla takılıyorum.. Zavallıma fazla yüklenmemek gerek de işte autocadin 2013 ünü yüklemeye çalışınca kaldıramadı. Neyse çok üzerine gitmedim, ama o zaman da yapacaklarımı biraz beklemeye almış oldum. Neyse ki sketch up ta projenin bi çalışması var. Oradan inceledim çalıştım biraz. Sonra da neler yapılması gerektiğini konuştuk uzun uzun.

Bugünün asıl olayı ee nasıl geçcek işten sonraları soruları oldu. Farkettim ki ne kadar merkezi bi yerde yaşıyor olsam da, tam merkezde yaşamadıgım için evlerimiz şehrin ölü kısmında kalıyor. Dolmuş falan geçmiyor ordan, hatta ne dolmuşu bi noktadan sonra sokak lambası bile yok. Buna bi çözüm getirmek lazım, burda 4 ay kalıp çarşıyı görmeden döndüm demek istemiyorum. Bana araç gerek :) Hazır ehliyet de varken uygun bişiler ayarlamalıyım diye bakınmaya başladım. Araba kiralamalar çok pahalıya geliyordu internetten baktığım kadarıyla, satın almak da hazır para istiyor, ödünç bişi bulsam harikulade olacak! Bakalım bakalım belki mümkün olur bişiler.. Araştırmaya devam. Kardeşlerim misafirliğe gelmeden bi çözüm bulmam lazım:)) Para harcarsam çözüm çok da.. O kadar harcamamak da lazım... Bilemedim.. Bakıcaz bi çaresine.

Bugün sahaya çıkamadım.. Daha 2.günden kendime verdiğim sözü bozmuş olmak hoşuma gitmedi ama biriyle mi çıksam dur şuna bakıp çıkayım derken bi baktım hava kararmış.. Neyse bugün de akşam yemeğine gittim, o sırada gezmiş oldum. deniz kenarından akşam manzarası hele ki küçük bi ekiple yemek yeme çok keyifli oldu. Yemek de iyiydi, dün ki menüde öğle akşam aynı yemeği yemek sıkıntı olmadı dünkü karaşimşeği çorbaya çevirmişler gerçekten üst üste 4 öğün mercimek biraz fazla diye düşünüyorum..

Eve geçince bir ağırlık çöktü ki üzerime, bilemedim ne yapacağımı.. İş çıkışları metroda buluşup bişiler yemeğe içmeye çıktığımız zamanları çok özlicem... Şimdiden özlememden belli..

Akşama misafirim vardı, konuşkan bi arkadaş ve ütü gibi medeniyetten gelen bir paylaşım yaptı bana:) Çalışmaya başlayana kadar her bir parçamı severek ütüleyen ben, sanırım şantiyenin en çok kurutemizleme olayını sevicem ! İnsanın vakti olmalı ütü yapmak için yoksa hiiiç bi keyfi yok! Neyse ketlimı açtım misafir bahanesiyle ve yeni çaylarımdan denedim. Reklam olmasın ama tarçın karanfil gayet başarılı bir çalışma olmuş..

Bir günü daha atlattık bakalım..


1.gün / Başlangıç


21.01.2013

kitabımın son sayfaları ama bitirmek mümkün olmadı gözlerimin göz kapaklarıma yenik düşmesinden kaynaklı:)

taze bir başlangıç.. 
uykuya duyulan hasret ile yeniliğin karmaşası. 

denize karşı bi kahvaltı, 
güzel bi manzara ve bal kaymak :)
belki daha sonrasında diyet için bi yumurta haşlatabilirim kendime diye de düşünmeye imkan saglayacak bi samimiyet..

kumsaldan yürüyerek çıkılan bir şantiye alanı..

odama giremedim, oda arkadaşım 9da başlıyormuş mesaiye..
ısıtıcalar ufo, kendine yetiyo anca, neyse ki hava güzel.. 

pırıl pırıl parlayan bi deniz ama rüzgarın kesilmeyen ugultusu.. 
kimdi bana bereye ne gerek var diyen, ilk gerekenmiş megersem..


mesai normalimden bi saat erken başlayınca 1 saat erken öglen olur sanıyo insan ama yok öyle bişi ! 
ama ögle yemeginin mekanı güzel hani:)

şantiyeye ilk defa gelecek olanlara bi tavsiye rahat olun:) çünkü ordakiler öyle oluyorlar. tabi son gelen olarak zaten birbirine alışmış insanların arasına girdiğimden de böyle hissetmiş olabilirim ama sıkıntı yok bence:)

yemek diyordum, hoş sohbetli bi yemek oldu ama ilk girişi karaşimşekle yapmasam daha iyi mi olurdu acaba? sözde ünlü saitin yerindeyiz ama içerde bildiğin şantiye aşçısı. neyse yine beklediğimden baya iyiydi ondan keyifliyim galiba.. akşam da aynısı olmasaydı keşke.. neyse ilk gün için bunu da ucuz atlattım mesai bahanesiyle:)

ilk işim bildiğim yerden çıktı. doğramalarla aramda özel bi bağ var sanırım hep açılışı onlarla yapıyorum. neyse ki artık anlıyorum. halletmek daha kolay olacak diye umuyorum. gerekenler beklenilenler elbetteki yine çabucak istiyorlar. çarşambaya kadar halletmem bekleniyor. hadi ben hallediyim de neyi halletcem.. yine yavaş çalışan bir mimari ekip sıkıntısı yaşanıyor. bu her yerde böyle galiba, tasarım ofisinde çalışmadığıma memnunum yine.

öğleden sonranın keyfi güzel bir türk kahvesi, hoş bir çaycı mutfakta, yetişmekte zorlanıyor ve şikayetçi tabi ki ama güler yüzlü ve temiz biri, benim böyle olması yeterli. ve yaşasııın bitki çayları stokları var! mutluyum:)

çatlak birinin yanına düşmüşüm, kahvemizi içerken sohbetimiz güzeldi, gülümseyen insanları seviyorum galiba! siz siz olun hep gülümseyin bence, herkese iyi geliyo gülen bi yüz görmek! para sayan birinin güldüğünü görmek daha ilginç bi durum ama güzel işte.

içerde ortam iyi anlayacağınız ama e şantiyede olunca bi çamura bulanmak da gerek dedik ve çıktık sahaya. autocad de zoom in out yapmak gibi olmuyor, topuklamak gerek her bi karışını. ama görülesi bişi, yani görmek istemeyeni de olur elbet ama adım adım yükselişini daha temelden başlayarak izlemek benim için güzel bi duygu.

ben şantiyeci doğmamışım kabul ediyorum, ama bi ortasını bulmalıyım galiba çünkü bi o kadar da burda olmaktan keyif alıyorum:)










22 Ocak 2013 Salı

0. gün / Mangal Keyfi

20.01.2013

 'istanbul yukardan bakarken daha da bi güzelsin' dedim boğazın üstünde yükselip çekmece göllerine bakarken..
özlicem. 
buna şüphe yok. 
alıştım; evime,sevgilime,film perşembelerine :) 
uzaklaşmak zor ama yeniliğin heyecanı da içimi dolduruyor bir yandan.

yenilik güzel şey;
yeni bir ortam 
yeni insanlar 
yeni ev 
yeni iş 
yeni masa 
yeni yatak 
yeni çarşaf 
yeni havlu 
yeni sokaklar 
yeni şartlar.. 

beraberinde eski bilgisayarım geldiğim yerden bi tanıdık.. 
gel gitlerle dolu bi başlangıç.. 

sevdim yerimi, çevremi . 
güzeldi karşılamam, hoşgeldin mangalı.. 
keyifli burası. burdaki insanlar..
hoşgeldim yani kısacası :)


Yalıkavak Bir Ki!!!

Tarifi güzel,yaşaması karışık bir başlangıcın yamacındayım!

Kıymetli çook kıymetli bir tecrübe
ve yanlızlık..
biraz sesim olsun, biraz yol gösterici, biraz da hatıra..
neler olmuş neler bitmiş diye geriye dönüp baktığımda görebileyim diye!

biraz duygusal
biraz işlevsel
biraz karışık 
biraz bulanık 
e biraz da kararlılık olacak içimde..
kalemime güvenmem ama sesim iyidir bence!

Yalıkavakta tecrübe edeceğim şantiye hayatının gün ve gün bende kalanlarına...

keyifli takipler!