9 Kasım 2014 Pazar

''İNSAN''

Dün annem dedi telefonda 'insanlarla olmak sana iyi geliyor' diye.. ne de güzel bir özet oldu bu :)

Şantiye zor, şantiye sıkıcı, burdaki hayat monoton.. Benim için işi de hayatı da çekilebilir kılan tek şey insanlar.. İlk şantiye tecrübemde benim gibi ilk şantiyesinde olan mühendis arkadaşımla vardığımız bir ortak kanıydı bu.. Çalıştığımız insanlar; işin lokasyonundan, niteliğinden ve hatta parasından çok daha önemli! He biz bu cümleyi ilk kurduğumuzda daha çok yöneticilerden bahsediyorduk ama şuan diyebilirim ki bütün ekip için geçerli bir cümle bu. Çalıştığınız insanların samimiyeti, işe ve size yaklaşımları, sıkıntıya çözümleri, güzelliği görmeleri herşey sizin motivasyonunuzda önemli rol oynayacaktır..


Aklımda hiç yokken bilmem kaç bin km uzaklara geldim yine.. Peki seni ne ikna etti diye sorarsanız, açıkça söyliyim.. Beni buraya yönlendiren kişinin ekip hakkındaki yorumları.. Şantiye şefiyle yaptığım ilk görüşmede de bunun mesajını aldığımda gelmek için gerekenleri pek sorgulamadım.. Daha çok bırakacaklarımı sorgulayarak karara varmış oldum..

İnsan faktörü her konuda önemli.. Geçen bizim liseden inşaat mühendisliğini kazanmış bir kız sordu bana, kendimi geliştirmem için ne tavsiye edersiniz diye.. İnsan psikolojisi çalış dedim :) Düşündükçe de ne kadar doğru bişi söylediğimi farkettim.. Dünyanın neresinde olursanız olun, hangi iş ile ilgilenirseniz ilgilenin, hangi konumda kimle çalışırsanız çalışın hayatınızdaki en önemli kalem 'insan' olacaktır.. İnsanlarla uygun iletişimler kurabilirseniz, size açılmayacak kapı, çözülmeyecek sorun kalmayacaktır..

Bunların yanısıra, dilini bilmediğim, hayat akışına çok da uyum sağlayabileceğim bir ortam olmadığını düşündüğüm bu memlekette 'keyfim yerinde' dememi sağlayan insanlara da teşekkürü borç bilirim ;)  Her ne kadar henüz bu yazıları okumayacak olsalar da:)

27 Ekim 2014 Pazartesi

Bir İleri Bir Geri.. Peki Nasıl Sıralı

Selamlaaar

Blog a başladığım zamandan bu zamana çok zaman geçti..Ve kısaca  ben neler yaptım anlatmak istedim..

Cv me insan kaynaklarının yorumu istikrarlı iken, bana sorsanız daldan dala ilerliyor oluşum..
Hala bir karar verebilmiş değilim sanırım :) ya da yaptıklarıma bakılınca bu söylenilebilir..
Hala kendimi besliyorum hala öğreniyorum..Ne zaman birşeyleri bildiğimi iddia edeceğimi de merakla bekliyorum..

Şantiye düşünürken ofiste başlayan iş hayatım, beklemediğim anda bir şantiye tecrübesi, üzerine yine kurulu düzene dönüş, üzerine herşeyin en kolay olması beklenen noktada en ağır gelen sen bi bakalak ol da bitiversin ile bitmeyen bir süreç.. Sonrasında beklenmedik bir süprizle kısa süreli bir yurtdışı macerası.. Şantiye ve ofis arasında gidip geldiğim, her yere bir beklentiyle gidip, beklentimden tamamen alakasız donanımlarla döndüğüm bir süreçti oldu aynı zamanda..

Bodrumda, İstanbulda, Ekvator Ginesinde Malaboda, şimdi Cezayirde Oranda... Merkezde, şantiyede, sahada, ofiste, şantiye ofisinde.. Baya çeşitlendirdim işte :)

2 yıllık meslek hayatıma 3 iş bitimi sığdırdım.. Yüzlerce insan tanıdım..  Onlarca insan için çalıştım.. Çok zorlandım bir o kadar da keyif aldım.. ve bugün buraya ulaştım..

Önümde nasıl bir süreç var bilmiyorum ama bugün sahada belirli bir bölgeden sorumlu mimar olarak elimden geleni yaptığımı zannediyorum :)

Birikimlerim yazılarımda sürekli geri dönüşlere sebebiyet vereceğiiçin bahsetmem gerektiğini düşündüm.. Herhangi bir işe bakarken ama biz böyle yapmıştık ya da aa bu böyle de mi yapılırmış gibi yorumlarım oldukça yazılarıma aktarmamam da olanaksız olurdu..

neyse bakalım benden bu kadar :))
umarım süreçten keyif almaya devam edersiniz...

26 Ekim 2014 Pazar

Beyin Takımı

Beyin takımı diye bir kavram vardır, hangi iş olursa olsun önce aslında pek de ortalıkta görülmeyen gizli güçler gibi bişileri planlayan, organize eden ve aslında hataların minimuma inmesini sağlayan sistem ya da kişilerdir..


Bi iş beyin takımından çıkmazsa, bilin ki o işte ne süreç, ne kalite ne de düzen istenildiği ya da beklenildiği gibi olacaktır..

Bu kadar önemli oldugunu söylediğim bu ekip ya da sistem peki neden herkesin bildiği gözle görülen bir ihtiyaç ya da beklenti değildir..

Bunun daha eğitim aşamasından başladığını düşünüyorum.. Mimarlık eğitiminde sadece bir seçmeli derste karşıma çıkan bir olguydu bu, bütün eğitim hayatımız boyunca bizlere böyle bir şeyin gerekliliğinden bahsetmediler.. Para için düzen kurmak herkesin aklına geliyor, ancak imalatın da düzeni bütün bu ilişkileri etkiliyor..

Peki ben o seçmeli derste ne ögrendim ben biliyor musunuz? İnşaatın boş sahadan bitmiş yüzeylere kadar ilerleyen bir süreç olduğunu.. Birbirine bağlı olan bütün bu işler ve sistemler doğru bir planlama ve organizasyonla mükemmel sonuçlara ulaşabilir.. Bunun tersi olarak, önceden öngörülmeyen herşey zamanla büyük aksamalara ve sıkıntılara sebep olabilir..

Bir işin diğerini nasıl etkilediğini bilmek, buna göre hangi işin ne zaman ve nasıl yapılacağını planlamak önemlidir.

Şuan bulunduğum şantiyeden küçük bir örnek vermek gerekirse; kazan dairesi 7 m yüksekliğindeki bir mekan ve bu mekanın yaklaşık 4 m si yer altına gömülü. Dışarı direk çıkış sağlanması amacıyla çelik bir merdiven yapılacak şeklinde projelendirilmiş. Ancak bu imalat çelik işleri işin her aşasında temiz ve dertsiz olarak yapılabildiği için kaba inşaat değil de ince inşaat başladığında yapılmaya başlandı.


İmalatla ilgili hiç bir sıkıntı yoktu, taki montaj için betonu deldikleri yerlerden su gelene kadar.. Odanın gömülü kalan kısmı, işin daha kaba aşamasına yalıtılmış ve dışı toprakla doldurulmuştur. Ancak bu çeliğin montajı sırasında duvara açılan delikler bu yalıtıma zarar vermiş ve yapılmış olan işe geri dönüşe sebep olmuştur.




Bu bahsettiğim aslında çok basit bir sıkıntı, daha işlerin çıkmaza girdiği ve çok daha büyük sıkıntılara sebep olunabilecek hatarın yapılması basit bir önceden genel bir bakışla yani imalat aşamasına gelmeden imalatı değil işin tümünü düşünen bir beyin takımının bakış ve çalışmasının eksikliğinden doğmaktadır..


24 Eylül 2014 Çarşamba

27. Gün / Emre Arolat la Toplantı

Yazılarıma tekrar döndüğümde taslaklarda kalmış bu başlık ve kısa bir yazısıyla karşılaştım.
Kendime gülümsedim çünkü geldiğim ilk gün farklı kişilere anlattığım hikayelerimin aslında 27.günden olduğunu farkettim ve sizlerle de bu günümü paylaşmak istedim. (kayıtta kalmış olmasaydı kaçıncı gün olduğunu asla hatırlayamazdım :))

Şantiyemin ilk ayı dolmak üzereyken, bir cumartesi bünyem artık yeter sinyalleri verirken, yorgunluk; gözlerimden ,ellerimden, ayaklarımdan buram buram akarken, yoğun geçeceğini bildiğim, bi önceki haftadan iyi çalış diye ayarımı aldığım bir cumartesi sabahı,  kendime ve bedenime hatta ruhuma bir iyilik yapıp işe 2 saat geç gittim..

Dinlenmiş olmanın mutluluğuyla şantiyeye yürüdüm ve ana kapıdan girdikten sonra ufak çapta bir şok yaşadım.. Geldiğim günden beri ortada ve yol kenarında duran toplamda yaklaşık 8 tane bina yerlebir edilmişti. Önceki akşam 7 sularında işten çıkarken en ufak bir hareket yokken, sabah 10 da yerlebir olmuştu ortalık.. Kırıcılar bir yandan taka taka kırıyor, bir yandan kepçeler molozları kamyonlara yığıyor, bir kamyon gidip yerine hemen yenisi geliyor.. Korkunç bir trafik ve yoğunluk içinde şaşırmış gözlerle etrafa bakarak ofise girdim..

Aradan çok geçmeden Emre Arolat grubu da teşrif ettiler. Beklediğimden çok daha genç bir ekipti. Bütün bir marina projesinin ekibi Emre Arolat başta olmak üzere, bir koordinatör, 6 yıllık (benim asıl projeci diye tanımladığım) mimar ve bir de çizimleri yapan 2 yıllık bir mimar dan oluşmaktaydı. Ekip küçük olunca sahaya çok iş düştü desem yeridir.

Neyse, yeni bir mimar olarak pisayadaki işlerine ve tarzına hayran olduğum, şantiye stajımı yine bir EAA projesi olan Zorlu Center da yapıp, hayranlığımı, gördüğüm eksiklere rağmen pekiştirdiğim ve projeci olacaksam olmak istediğim tek ofisin EAA olduğu düşünülürse; birebir *Bu da bizim mimarımız* diyerek tanıştırıldığımda yaşadığım heyecanı siz tahmin edin artık :)

Saha gezisinden sonra ofiste başlıca tasarım ve uygulamanın uyum sıkıntısı yaşadığı ya da uygulama kolaylığı açısından değiştirmeyi talep ettiğim tasarımlarla ilgili yaptığım çalışmaları sundum kendilerine. Plotter ın bozuk olduğu(zaten çogunlukla öyleydi) güne denk geldiği için 120 mlik binanın cephesine dair istediğim değişikliği anlatmak için bir dizi ölçekli A3 çıktısı alıp, sıralı olarak önlerine koydum. Birleştirmeye vakit bulamadığım için başta anlamsız parçalar halinde görünen kağıt yığınının ölçekli cephe çizimi olduğunu duyduklarında Emre bey ve koordinatörünün yaşadığı şaşkınlık, bana *hayatımda ilk defa bir şantiyede önüme ölçekli çıktı konuluyor, biz bunu ofiste bile başaramıyoruz* diye bir takdirle yansıdı :) proje müdürümüzün bak ne kadar şanslısın koskoca Emre Arolat tan böyle bir övgü almak herekese nasip olmaz cümlesi ile de kıpkırmızı olmama sebep olmuş oldu :)

Bu ilk tanışmanın ardından daha bir çok kez ekibin üyeleriyle farklı kombinasyonlar halinde toplantılar yaptık ve benim kaçıncı şantiyem olduğunu sorduklarında farkına vardığımız, beni çok daha tecrübeli sandıkları ama yeni mezun olduğumu, ilk deneyimim olduğunu öğrendiklerinde yaşadığım haklı gururu size anlatamam :)

Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hala bu kadar heyecanla hatırladığım bu olaylar zinciri sanırım işin keyifli geçmesini sağlayan yapının temelleri sanırım kişisel anlamda...

Buarada günün başında yaşadığım şokun perde arkasından da kısaca bahsedeyim...
Projenin başından beri sıkıntı yaratan eski yapıların yerine yapılacak yeni yapıların başladığını görmek isteyen işveren için, projenin sorumlusu, cebindeki biner liralık yüzlük destelerinden operatöre göstermiş ve 24 saatte burayı tertemiz görürsem senindir demiş... Ben operatörün öğle yemeğini sandviç olarak 1sn bile işine ara vermeden yemesini garipsemiş ve uykusuz, ayrıca tuvalet ihtiyacı olmasın diye su bile içmeden çalışmasının sebebini merak ettiğimde, gerçeği öğrenmiştim..
Normalde tembelliğini maximum hissettiren operatörü bile motive eden müdürü hayranlıkla takdir etmiştim :)

eveet heyecanlı ve dolu dolu bir gündü 27.gün.. ve zamanında yazamamdan da anlaşılacağı üzere çılgın bir yoğunluğun başladığı dönemdi, hatırlamak hoş bir keyif..




23 Eylül 2014 Salı

15 ay sonrasında...

Merhabalar

Size şuanda 3. şantiyemden yazıyorum..
Bu süreçte hiç mi aklıma gelmediniz, elbetteki geldiniz.
Ancak işin, hayatın insanı nasıl sürüklediği ve bazen boşlukların bile nasıl tercih edilemez seçeneklerle dolduğunu hepimiz biliyoruzdur sanırım..

Bu sayfanın bir şantiyenin günlüğünden çok şantiyelerimdeki bende kalanlar olarak devam ettirmeyi uygun buluyorum.
Muhtemelen burası yoğunlaştıgında yine yazmakta zorlanacağım ama olduğu kadar..

Bu geri dönüş yazımı aynı zamanda Bodrum Yalıkavak Marina şantiyemin yazısı olarak hazırladığım serinin bir kapanış yazısı olmasını planladım. bu sebeple o günden bana neler kaldı kısaca bundan bahsedeceğim..

Öncelikle son 3 paylaştıgım yazıyı bir kez daha okudum ve ilk başta şantiyeyi tecrübe etmemiş meslektaşlarım ve benzerleri için mini bir bakış, bi ön bilgi olması için başladığımı ancak bu sürecin teknikten çok sosyal anlamda sürdüğünü ve zaten asıl olayın bu olduğunu anladım..

Henüz 4 aylık bir mimarken kendimi keşmekeşinde bulduğum şantiye bana daha çok insan ın şantiyedeki yeri, önemi ve işlevi konusunda dersler verdi.
Ben proje okumayı biliyordum sahaya çıktığımda, o güne kadar bi derece projeciyi de okumayı öğrenmiştim ama sahadaki ustayı, müdürü, şefi ve işçiyi okumakmış asıl olay, asıl iş. onları idare etmek, onlarla uyum içinde olmak, onlarla doğru ilişkiler kurabilmek, onlara kendini anlatabilmekmiş.

Çok farklı tip insanlarla çalıştım, bana hoş ya da çirkin gelen çeşitli örnekler gördüm ve bunun bana katkısı bütün bu sürecin bana asıl öğretmesi gereken şey olduğunu öğrendim.

Üzerine gördüğüm 3. şantiyedeyim ve size söyleyebilirim ki, patron geldiğinde yapılan temizlik, o gelecek diye yapılan göstermelik işler ve bütün bu keşkemeşlik gerek ve yararmış :) ilk bakışta hiç de öyle görünmese de.. Bunu gördüğünüz ve kabullendiğiniz sürece hayat herkese güzel !

Hatırladığım detaylar ve edindiğim yeni tecrübelerle görüşmek üzere...